top of page

how I ate the world

Son Yayınlar / Recent Posts
Arşiv / Archive

Bundan sonra sık sık görüşürüz; Şeref Büryan


Bunu bilip de bana daha önce tattırmayan tüm sevdiklerimi esefle kınıyorum... Geçenlerde Fatih'e yolumuz düştü, ben de ne zamandır oraları bir dolaşmak istiyordum, bir de büryan kebabının methini duymuş (ne yazık ki tanımadığım kaynaklardan, tanıdıklarım bu lezzeti benimle paylaşmamış, hainler) ama bir türlü tadamamıştım. Fırsat bu fırsat deyip, çıktım yola.

Önce Malta Pazarına uğradık. Yazın çok hareketli olan bu yer, sanırım kış diye bayağı boştu. Aslında bu durum işime geldi, çünkü öyle aşırı kalabalıkları pek sevmem doğrusu, itilip kakılmadan rahat rahat gezmeyi tercih ederim.

Bir cadde boyu zeytinler, peynirler, ballar, reçeller, ekmekler, vs başımı döndürdü. Hiç bilmediğim markalar, çeşitlerle karşılaştım. Yöresel bir sürü ürün buldum. (Bu arada dükkanların çoğunun Karadenizli olduğu da gözümden kaçmadı)

Ama dedim ya, büryan'a taktım diye, fazla oyalanmadan "Kadınlar Pazarı"na yollandık. Bu isim beni hep rahatsız etmiştir, biraz araştırınca bunun kadın esirlerin satıldığı, sonradan da, Mimar Sinan tarafından, 16. yüzyılda, Hürrem Sultan adına inşa edilen külliye ve ilk kadın hastanesinden geldiğini öğrendim. Yani isim biraz tatlı-ekşi özellikler barındırıyor. Halk arasında da "Siirt Pazarı" olarak da biliniyor.

Buranın en eski büryancısı Şeref Ustaymış diye biz de ilk tadımı orada yapalım dedik. Girişte o ağız sulandıran kuzu etleriyle merhabalaşıyorsunuz. Onlara lütfen saygıda kusur etmeyin, çünkü kendileri sizin ağzınıza layık olabilmek için 2 gün öncesinden hazırlıklara başlıyor, yerin altındaki kuyulara gömülüyor ve saatler boyunca pişiriliyorlar. Yani, sevgi nedir? sevgi emektir! olayı var.

Bu zaht-ı şahane için gerçekten taaaaa Fatih'e gitmeye değer mi? Bence değer. Ben etin yağından da (güzel pişmişse tabi) keyif aldığım için orta yağlı söyledim. Bu da demek oluyor ki, az ve çok yağlı seçenekleri de var. Salata konusunda ne yazık ki yorum yapmak istemiyorum, perde pilavınınsa daha iyilerini yemişliğim var diyebilirim. Ama kesinlikle büryan için üşenmeyin, gelin derim.

Karnınız doydu, restorandan çıktınız, hemen bir taksiye atlamadan önce çevredeki dükkanları dolaşın. Hani Malta Pazarı için Karadenizliler çoğunlukta demiştim ya, burada da Guneydoğu Anadolular çoğunlukta.

Hayatımda görmediğim yöresel yiyecekler satılıyor etrafta. Sakatat sevenler de buraya bayılır, kuyrukyağından, beyine, herşey bulunuyor. Ama dersinize ya çalışıp gelin, ya da kendi araştırmanızı kendiniz yapın. Zira sorduğunuz sorulara pek doğru düzgün cevaplar alamıyorsunuz. Örneğin, resimde gördüğünüz o top top, beyaz, çimentoya benzer şeylerin adı "kurut" (Qurut) veya "keş", Orta Asya'dan çıkmış bir lezzet. Kurutulmuş ayran oluyor kendisi, ve sulandırarak çorbası, yemeği vs yapılıyor. Bunu bana satıcı anlattı sanıyorsanız, yanılıyorsunuz. Ondan laf alabilmek için ileri sorgu teknikleri bilmem lazımdı ki, yeteneklerim arasında bu yok. Bizim diyoloğumuz daha çok şöyleydi;

Ben; Aaaa, bu nedir?

O; Ayrandır!

Ben; Ne yapıyorsunuz bununla?

O; İçiyoruz! (iç ses; !!!)

Ben; !!!!!!!!

Şimdi şu kar stresi bir bitsin ne yapıyoruz, büryan yemeğe gidiyoruz.

Hadi afiyet olsun...

Etiketlerle Ara / Search by Tags
Henüz etiket yok.
© 2016 by TWO FOODIES.
  • Facebook - Black Circle
  • Instagram - Black Circle
bottom of page